Güllü ve Solan Tüm Güller Adına

Güllü ve Solan Tüm Güller Adına

Magazin 13 dk
2.443 kelime Okuma: ~13 dk #Magazin
İçindekiler
  1. “Ben Güllü’nün kızıyım”

Herkesin bildiği üzere, sevilen sanatçı Güllü (Gül Tut) 26 Eylül 2025 (maalesef 51 yaşında) hayatını kaybetmişti. Bu yazıyı ona ve fark edilmeden hayatımızdan çıkan, değerini bilmediğimiz tüm kadınlara hitaben yazıyorum. Umarım bir gün herkes hak ettiği değere ve şöhrete ölmeden kavuşur. Öncelikle hayatına değinmek istiyorum. 15 yaşındayken başladı onun için hayat. Düğün salonlarında sahne alarak fark edilmeyi bekledi. Yaşı küçük (çocuk) olduğu için gazinolarda çalışması mümkün olmayınca bir süre eğitimine devam etti. Buraya çok dikkat, eğitimine, para kazanması mümkün olmayınca devam edebiliyor. Hani bizim söylene söylene gittiğimiz o okul kim bilir kaç kişinin hayali? Ancak ailesinin maddi imkânsızlıkları nedeniyle okulu bırakarak şarkıcılık yapmayı sürdürdü. Okusaydı nasıl olurdu acaba? Belki gerekli imkânlar dahilinde şu an adını ölümüyle değil besteleri ve muhteşem sesiyle duyardık. 

1990’larda “Kasımpaşalı Güllü” adıyla tanındı. Tanınmak için geldiği yeri unutmadı ve adını böyle duyurdu. Roman havaları ve yayımladığı albümlerle ses getirdi. 1996’da müzik yapımcısı Gürol Gülter ile evlendi. Bu durum, belki iyi olur hayaliyle başladığı en güzel süreçti. Evliliği sonrası bir süre sahnelere ara verdi. Her şey daha iyi bir hayat içindi ve gerekirse bunun için en sevdiği, bulunmaktan huzur bulduğu sahneden bile vazgeçti. Bu evlilikten Tuğyan Ülkem ve Tuğberk Yavuz adlı iki çocuğu oldu. O kadar seviyordu ki onları. Hayata onlar için devam ediyordu.

Yaşayamadığı hayatı yaşatmak adına her yolu denedi. Maalesef bunu evliliğiyle sürdüremedi. 2002’de boşanmasının ardından müzik kariyerine geri döndü. Olmak istediği yerde, tekrardan başlaması çok zordu. Hayalleri için savaşan Güllü bu kez annelik gücüyle devam ediyordu. Tüm gücünü ise hayallerinden alıyordu. Çocuklarının güzel günleri uğruna her gün çalışıyordu. Uyulmadığı, aç kaldığı günler olsa da çocukları için buna değerdi. Başka nasıl anne olunurdu bilmeden, tüm emeğini onlara verdi.

 2008 yılında Kartal Yakacık’ta alkol komasına girerek hastaneye kaldırıldı ve tedavisinin ardından taburcu edildi. Herkes “sarhoş işte ne olacak” diye ayıplarken onun içindeki alevi görmedi. Belki de bu basit olanıydı ve konuştular. Tüm herkes, onun bu duruma nasıl geldiğini bilmeden, neler yaşadığını hissetmeden yorum yaptı. 2016’da bir borç nedeniyle altı gün hapis yattı. Bu kadar yetenekli ve azimli bir kadının bunları yaşadığını bilmek sadece acı veriyor. Hayat Güllü için hep daha zordu. Sefaletle doluydu ve umudunu kaybetmesi için her türlü kötülüğü önüne serecek kadar cüretkar. Her şeye rağmen onun acısını şarkıları ile hissettiğimiz, sesindeki umudu gülümsemesiyle gördüğümüz o kadını unutmayın! Belki çalıştığı yerler ve şartları sizin normallerinize uygun değil. Ama sırf böyle diye ona üzülmemek acımasızlık olur. İnsan olarak hissediyorsak bu olmamalı. “Ben çok üzüldüm de ne yapayım?” demeden önce bir kez daha düşünün. İyi dilek ve dualarınıza dahil edin. Ona ve tüm faili meçhul kadınlar için düşünelim. Ardında kalanlara sabır dileyelim.

Güllü, 26 Eylül 2025 tarihinde Yalova’nın Çınarcık ilçesindeki evinin terasındaki penceresinden düşerek öldü. Öldü mü öldürüldü mü onun yorumu sizin. Lütfen devamı için okuyun detayları hep birlikte görelim. Evde bulunan güvenlik kamerası kayıtlarında, banyodan çıktıktan sonra terasa yöneldiği ve kısa bir süre sonra düşme seslerinin duyulduğu aktarıldı. Ne olduğunu herkes merak ediyordu. Sağlık ekipleri olay yerine ulaştığında öldüğü belirlendi ve cenazesi Yalova Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırıldı. O kadar çile ve yokluk bitmişti. Bu iyi gibi görünebilir de hayalleri, umutları ne olacaktı? O kadar çaba ve uğruna ölmeyi göze aldığı çocukları ne olacaktı? Bunları kimse düşünmez ama sarhoştu, o yolun yolcusuydu, su testisi su yolunda gibi ifadeler etraftan duyuluyordu. Bunlar küfürsüz ve en iyi olanlardı. Daha nice kötü sözler ve yalan haberlerle ölüsüne bile saygısızca davranıldı. Kim bilir bu şekilde kaç kadının günahına girildi? Kim bilir kaç insan hâlâ suçsuz yere yalan yüzünden perişan hâlde? Bunun gibi nice örnek varken doğru haber peşinde olun. Sırf tıklanmak uğruna yazılan haberleri paylaşmadan doğruluğunu araştıralım. Vaktiniz yoksa sonra yapın ama lütfen yapın! Bu bilinç oluşmazsa eğer maalesef yarın bizim de sonumuzun ne olacağı belli değil. Kötü yorumların sahibi olmadan sorgularsak eğer bir gün orada – kötü haber ve yalanların kaynağı – olunca, bizim için de sorgulama yapılır. Belki de bana dokunmayan yılan bin yaşasın yerine hayatına dokunduğumuz her kadın yaşasın, aforizmasıyla devam etmeliyiz. Sözcüklerin gücüne inanın. Yalova’daki otopsi işlemlerinin ardından cenazesi, 27 Eylül 2025 tarihinde Tuzla’da Sultan Birinci Ahmed Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Tuzla Mezarlığı’na defnedildi. Hayaller ve yaşanmışlıklar toprağa karıştı.

Yalova Valiliği, ölümle ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı. Bu arada türlü söylentiler her gün artıyordu. Sadece yalanlar ve abartmalar mıydı bunlar yoksa gerçek mi? herkes heyecanla bekliyordu. Hatta merakla araştırıyordu. Neden mi? Çünkü millete çekirdek çıtlarken yeni dedikodu şart. Malum gündem yetmiyor. Heyecan olsun da kim ölmüş, nasıl olmuş, gerçek ne? Bunların önemi yok maalesef. Kötü haberleri görünce kanal değiştiriyoruz. Diğer kanalda da kötü haber varsa başka platformları deniyoruz. En kötüsü izlediğimiz şeyi (televizyon, bilgisayar, gazete, her türlü medya yayın organı) kapatıyoruz. Onlara üzülüyoruz o kısacık süre içinde. Bu yüzden de kimse vicdanımızı sorgulamasın (!). Gördüğümüz, duyduğumuz, tanık olduğumuz her dert için ah vah etmedik mi? Sonra çay soğuyor diye kaldığımız yerden devam ettik. Bizim kötülükleri unutup normale dönmediğimiz gün mü var?

29 Eylül 2025’te, Güllü’nün patronu Ferdi Aydın katıldığı bir canlı yayında Güllü’nün öldürüldüğüne inandığını açıkladı. Bu ilk kıvılcım değildi ama takipçileri coşturan en büyük olaylardan biriydi. 2 Ekim’de Güllü’nün dosyası Cinayet Büro Amirliğine devredildi. Her gün Güllü için en özel haberler, kimsenin duymadığı bilgileri yayınlıyordu her yer. Zamanında arabesk sanatçısı -pavyon gülü- diye dalga geçen herkes, üzülür olmuştu. Ahlak bekçiliği yapanlar ise gözyaşları içinde izlenme rekorları kırıyordu. Her şey izlenme bitinceye kadardı. Kim daha çok ağlarsa onun kazancı daha büyük olacaktı. Yarış başladı. Bu arada, merak ediyorsanız, Güllü mezarda bile hâlâ rahat değildi.

 28 Ekim 2025’te Aydın, elinde bazı itirafların bulunduğunu ileri sürerek Güllü’nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter hakkında suç duyurusunda bulundu. “Biz zaten demiştik” naraları ile yine gündemdeydi Güllü. 4 Aralıkta Güllü’nün komşusu, bir televizyon programına yaptığı açıklamada evinin güvenlik kamerasını incelemesi üzerine Güllü’nün itilerek düşürüldüğünü düşündüren görüntülere ulaştığını belirterek, “Güllü’nün itildiği görüntüleri kameram kayıt etmiş. Emniyet dahilinde görüntüleri vereceğim. Artık bu olay çözülsün” ifadelerini kullandı. İlk kanıtlar böyle böyle ortaya çıkıyordu. Hiçbir gerçek sonuna kadar gizli kalamazdı. Belki de ilahi adalet ilk ve son kez bir şans tanıdı Güllü’ye. Ölümü unutulmasın ve onun gibiler için ses olsun istedi. En güzel ses onundu ve ölü haliyle bile haykırırdı kadınların çığlığını. Kimse susturamasın diye yattığı yerden dokundu hayatımıza.

9 Aralık 2025’te Gülter, Ferdi Aydın, avukatı ve diğer altı kişi hakkında “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçlamasıyla suç duyurusunda bulundu. Örtbas edilsin diye her yerde konuşuyordu. Kendini inandırmak için her yolu deniyordu. Lafları bitmeden ağıtları onlar bitmeden de beddua listesi sıralanıyordu. Aynı gün, Büyükçekmece, İstanbul’da olay sırasında evde bulunan Sultan Nur Ulu (şu an için şüpheli masum) ile birlikte yurt dışına çıkmaya hazırlandıkları sırada “kasten öldürme” suçlamasıyla gözaltına alındılar. Herkes Sherlock olduğu için ülkece rahat bir nefes aldık. Şüpheliler polis ekiplerince Yalova’ya getirildi ve sağlık kontrolünden geçirildikten sonra işlemleri için Yalova Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. Olayla ilgili dosyaya gizlilik kararı getirildi. Keşke yalan ve abartmanın da dereceli  cezası olsa ama maalesef yok. Biz şimdilik varmış gibi hayal edelim. Elimizden geldiğince her şekilde yardımcı olmalıyız.

12 Aralık 2025’te Sultan Nur Ulu, emniyetteki ifadesinde Gülter’in annesi Güllü’yü ittiğini belirtti. Her şeye tanık masum şüpheli, o gün konuştu. Korkudan diyor da bu, Sultan Nur’un yorumu.

Bu gelişmenin ardından Gülter’in avukatı, “Tuğyan’ın avukatlığını sürdürmeyeceğiz. Güllü Hanım’a verdiğimiz sözü yerine getiriyoruz.” açıklamasını yaparak davadan çekildiğini duyurdu. Sırf Güllü uğruna verilen yardım kesildi. Bu durum, sonun başlangıcının ayak sesleriydi. 13 Aralık 2025’te Tuğyan Ülkem Gülter kasten öldürme suçundan tutuklandı. Tabii yeni haberler, dedikodu ve beddualar güncelleniyordu. Doğruluğun nebze kadar değeri olmayan bu mecralarda, tıklanma uğruna Güllü harcanıyordu. Kadın bu dünyadan göçüp gitti ama hâlâ ruhunu emiyorlardı. Unutmayalım ki vicdan vampirleri, yalancıların da yakasını bırakmaz. Kadın gün görmeden öldü ona mı üzülelim yoksa ölüsünün bile sırf para uğruna ne hale geldiğine mi bilmiyorum. Orasını size ve çok değerli vicdanınıza bırakıyorum.

Annesi Güllü’yü öldürmekle suçlanarak tutuklanan Tuğyan Ülkem Gülter, cezaevinden yaptığı açıklamada hakkındaki iddiaları reddetti. Bu, onun vicdanı ve ahlakı olduğu için sadece dinliyoruz.

Gülter, “Benim vicdanım çok rahat, asıl susacağımı sananların vicdanı rahat mı?” dedi. Vicdanının rahatlığını vurgulayarak meydan okuyor. Olay gecesiyle ilgili kendisini sorumlu tutan arkadaşı Sultan Nur Ulu (şüpheli masum) hakkında konuşan Gülter, büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını ifade ederek şunları söyledi:

“Sultan’dan yana hiç beklemezdim. Aylarca yanımda yattı, koynumda ağladı. Eğer benden korkuyorsa bunu neden yaptı? Ama beni de yönlendirmeye çalıştılar. Günah ve vebal almam.” Bu soruları hepimiz merak ediyoruz. Sultan Nur’un şüpheli masum olmaktan çıkacağı günleri görecek miyiz belli değil. Zamanla her şey çıkar ortaya. İlahi adaletin yardımcı olacağına inancımız tam.

Gülter ifadesine şu şekilde devam etti: “Annemin mezarında suçlanarak ağladım” Annesinin mezarını ziyaret ettiği günü anlatan Gülter: “Saatlerce mezarının başında kaldım. ‘Katil’ diye bağırdılar diye ağladım. Anneme ‘Susmuyorlar, suçluyorlar, inanmıyorlar’ dedim. Aslında beni suçlayanları anneme şikâyet ettim.”

Gülter, hakkında yürütülen linç sürecinin belirli kişilerle başladığını savunarak, “Bu iftiraların başlangıcı Ferdi Aydın ve ona inananlardır. İnancım tam, ilahi adalet er ya da geç yerini bulacak” ifadelerini kullandı. Herkes ipin ucunu ilahi adalete bırakıyor. Ben her zaman onun en doğru şekilde dengeyi bulacağına eminim. Bence siz de bunun için umut edin. İlerleyen süreçlerde hepimiz, her duruma şahit olacağız.

Toplumsal yargılamaya da tepki gösteren Gülter, yaşadığı süreci şöyle değerlendirdi: “Toplum sabahlara kadar bir kadının geçmişini, namusunu, haysiyetini ayaklar altına aldı. Bir evladım olduğu unutuldu. Haklı olmanın getirdiği huzur, burada olmanın yangınıyla karışmış olsa da bir gün buradan çıkacağımı biliyorum.” Bir çocuğunun olduğunun aklına gelmesi güzel ama geç oldu. Umarım çocuğu için hayırlısı olur. Güllü’nün görmediği güzellikleri torunu görür. İçimden bir ses onun da böyle istediğini söylüyor. 

“Ben Güllü’nün kızıyım”

Kardeşi Tuğberk’in savcılık ifadesinde yer alan sözlere ilişkin de konuşan Gülter, “Bu toplum beni katil ilan etti ama kardeşimi bana düşman edemezler. Ben Güllü’nün kızıyım. Onun gibi güçlü duracağım. Süreç ne kadar sürerse sürsün pes etmeyeceğim.” Güllü’nün kızı olduğunu öldüğünde fark etmiş olması çok kötü. Umarım her şey layığıyla gün yüzüne çıkar ve biz bilgi kirliliğinden kurtuluruz. Umarım bu yazıyı okuyan her kişi etrafında görmezden geldiği birine bir şans tanır. Unutmayın ki gerekli imkânlar dahilinde herkes çok farklı yerlere ulaşabilir. Küçümseyip alay ettiğimiz sıradan hayatlarımız, kaç kişinin hayalidir bilmiyoruz. Bu yazı öldürülmüş tüm kadınlara armağan olsun.


Yorumlar
no-comment

Henüz kimse yorum yapmamış. İlk yorumu siz yazın!